Münevver Özgenç yazdı: Mevsim güze dönerken…

Ölümlerde sorumluluk payı olanlar bu denli rahat toplumun karşısında. Yüzlerine en ufak bir vicdan azabı yansımadan! Dedim ya geçmişin hesabı görülmeyen bu ülkede, yarınların derdindeyken, Ebru da gitti işte… Herkes için adil yargılanma hakkı isterken! Bunca vakitsiz, bu kadar erken!
MÜNEVVER ÖZGENÇ
Ne müjdeler avutur beni ne bir eğlence
Bir yürek sızısıdır inceden ince
Memleket hasreti, sıla özlemi
Mevsim güze dönünce…
Bu sebepten günlerdir dört dönüşüm. Geldiğin yere gönülden bağlansan da bulacakmış gibi sanki, ayrı düşüleni yitirdiğin yerde. İlle de zamanı geldiğinde…
Gitmek bu yüzden
Bir gece yarısı ayrıldığın şehre
Tam da bıraktığın ayda, EYLÜL’e karşı
İnce bir kabuğu kanatır gibi
Her yıl yeniden…
Eski bir yarayı sağaltır gibi…
Ne var ki ne geçmişin hesabı soruldu bu ülkede, ne de yarınlardan yana görünürde bir ışık!
Kırk yıl önce en güzelim kuşağa kıyıp, çoğumuzu yerinden yurdundan eden o uğursuz darbenin ardından, tüm hesaplar tutuyor bir bir, ne kadar kıvranırsan kıvran!
Olanın olduğu, ölenin öldüğüyle kaldığı bu topraklarda hesap sormaya değil, unutmaya koşulluyuz çünkü toplum olarak ilk başta. Geriye işlemez bizde toplumsal bellek; onar, yirmişer, kırklarla, bazan daha fazlası da ölsek!.
En iyisini bilirler ki takdir-i ilahi adına ölümlerin kutsanmasından, asıl sebebin sorulup sorgulanmamasından geçer bunun yolu. Bütün gayret, yazgı-kader adına kabulleniş, boyun eğiş için.
Bu yüzden sel felaketinin yaşandığı Giresun’da vatandaşa dua, sabır, tevekkül ve tahammül öğütlenmesi. İsyan etmeyin denmesi!.
Bunun için Diyanete bütçeden aslan payı; bu devran böyle dönsün, bu saltanat hep sürsün diye!..
Aynı kabullenişi, aynı telkini yıllar önce, bir Ağustos sabahı (2008) Konya Balcılar’da kaçak kuran kursundaki patlamada on sekiz kız çocuğu öldüğünde, Aladağ’da (2016) bir akşam vakti on kızımız yandığında görüp duymadık mı hepimiz?
2009’da, Marmara’da yine selen giden yirmi üç can. Sayısız maden faciası! Sayısız deprem! Hangi birini saysam? Bu denli kolay yitirip, kolay unutmak; olabilir mi bu toprakların yazgısı?
Çare sorgulamakta gerçeği; kandırılmayı, uyutulmayı. Kabullenmemek yok sayılıp hor görülmeyi!
Akıl ve bilime yüz çevirip, gericiliğin, dogmanın, kör inancın, ilkelliğin giderek ağırlaşan karanlığında çaresize, yoksula, ölümlerden ölüm beğenmek kalıyor yoksa!
Önü alınmayan Corona ki bugünlerde en fazla! Nice vatandaşın yanında en değerli doktorlarımız, sağlık emekçilerimiz yiterken…
Ölümlerde sorumluluk payı olanlar bu denli rahat toplumun karşısında. Yüzlerine en ufak bir vicdan azabı yansımadan!.
Dedim ya geçmişin hesabı görülmeyen bu ülkede, yarınların derdindeyken,
Ebru da gitti işte…
Herkes için adil yargılanma hakkı isterken!
Bunca vakitsiz, bu kadar erken!
Böyle güzel gülerken
Mevsim güze dönerken…