Ölen ölsün, kalan iktidar bizim/ ŞERİFE ARICI YILDIZ

“…Pandeminin yayılmasının yerine, vaka ve ölüm sayılarının kontrolünü dert eden hükümet, bu milletin en önemli milli bayramı olan 30 Ağustos Zafer Bayramında kutlamaların yapılmasını genelge ile engelledi. Pandemi önlemi altında 30 Ağustos’u yasaklayan, Atatürk büstlerine çelenk koyulmasına dahi izin vermeyen Cumhurbaşkanı, ertesi gün göstere göstere Giresun’da binlerle miting düzenledi…”
AV. ŞERİFE ARICI YILDIZ
Kendisi değil, rakamları kontrol edilen pandeminin ikinci dalgası Türkiye’yi etkisi altına aldı.
Birinci dalga her ne kadar Sağlık Bakanlığı açıklamalarıyla örtüşmese de evde izolasyon sayesinde az kayıpla atlatılmıştı.
Haziranda Ramazan Bayramıyla gelen serbesti, giderek halkta pandemi yokmuş gibi yaşamaya dönüştü.
Kurban Bayramı hareketliliğinin yanında, düğün, nişan gibi sosyal toplantılar için yok denecek önlemler, pandeminin ikinci dalgasını Türkiye için kaygı yaratacak bir büyüklüğe taşıdı.
Pandeminin yayılmasının yerine, vaka ve ölüm sayılarının kontrolünü dert eden hükümet, bu milletin en önemli milli bayramı olan 30 Ağustos Zafer Bayramında kutlamaların yapılmasını genelge ile engelledi.
Pandemi önlemi altında 30 Ağustos’u yasaklayan, Atatürk büstlerine çelenk koyulmasına dahi izin vermeyen Cumhurbaşkanı, ertesi gün göstere göstere Giresun’da binlerle miting düzenledi.
Korkulan Covit 19 değil, milli benlik, Atatürk sevgisiydi.
Öyle ya Covit en fazla insan öldürüyordu. Atatürk ve Cumhuriyet tarihi farkındalığı ise en korkulan şeyi, inanç, kararlılık ve cesareti bulaştırabilirdi.
Bu virüsler ise iktidarı götürürdü alimallah.
Halk bu çifte standardın farkına varadursun muhalefetin son kalan bir iki sesinden Tele 1, beş günlüğüne kapatıldı.
12 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunan tarikat şeyhini haber yapan gazeteci tutuklandı. Habere yayın yasağı getirildi.
İktidarın gündemi Covit 19 virüsü değil, hak ve özgürlükleri yok etmek olunca, Covit vaka ve ölüm sayıları artıyordu.
Daha kötüsü hastalanan insanlar hastane kapılarından geri çevriliyor, testleri yapılmak istenmiyordu.
Covitten ölenlerin ölüm raporuna ölüm sebepleri yerine doğal ve başka sebepler yazıldığı birçok vaka basına yansıdı.
Doktor ölümleri ise bir başka can yakıcı gerçek. Devlet bütçesinin önemli kısmını yiyen imamlar pandemi nedeniyle yatarken, bedenlerini covite siper eden kıymetli doktorlar teker teker ölüyor.
Hastane yetersizliğinden söz eden (!)Sağlık Bakanı bu konudan hiç bahsetmezken, Milli Eğitim Bakanının derdi ise öğretmen maaşlarıydı.
Şu öğretmenler olmasa okulları ne güzel idare edeceklerdi!
Öyle İslam ve polis devletinde öğretmene değil, imama polis ve bekçiye ihtiyaç vardı.
Öte yandan pandemi dünyada tarımsal üretimi en elzem ekonomik faaliyet haline getirirken, Hükümet geçen hafta bu ülkenin zaten küçüle küçüle bitme noktasına gelmiş, ayakta kalma mücadelesi veren et ve süt üretimine son darbeyi vurarak gümrüksüz et ve süt ithalatına izin verdi.
Pandemi ülkeyi hızla sararken, pandemi dönemi, AKP hükümetinin hükümet etme anlayışını, tercih ve önceliklerini bir kez daha açığa vurdu:
Ölen ölsün, kalan iktidar bizim!