GÜN KARANLIK OLMADAN!/MÜNEVVER ÖZGENÇ YAZDI

Yedi aylık süreçte -resmi açıklamalara göre- yedi bini aşkın vatandaşımızı kaybetmişken, en kıymetli hekimlerimizle birlikte onlarca sağlık çalışanımızı, eczacılarımızı yitirirken; Arşa çıkan işsizliğin, çaresizliğin yanı sıra, şimdi toplumda can korkusu tüm kaygıların önüne geçmiş iken; umar bekleyen, umut besleyen her kesim adına bir kez daha seslenmem çok görülmese gerek!Çünkü: Salgının en ağır yükünü omuzlayan ve en büyük bedeli ödeyen sağlık emekçilerinin çığlıklarıyla, TÜKENİYORUZ!..
MÜNEVVER ÖZGENÇ
Korktuğum karanlık buymuş belki de; içime mi doğdu bilmem, serde abdallık da yok iken.
Geçtiğimiz yılın sonuna doğruydu; önü alınamayan ekonomik kriz hızla tırmanırken, işsizlik yüzünden intiharların peş peşe yaşandığı, hele birinde İstanbul’da dört kardeşin birden intihar ettiği, gelir dağılımındaki uçurumdan kaynaklı, toplumdaki yoksullaşma gerçeğinin her gün daha fazla görünür olduğu günlerde yakarmıştım.
On gün geçti geçmedi, Çin’in Hubei Eyaleti’ne bağlı Wuhan şehrinde Covid-19 salgını patlak verdi. İlk vak’aların açıklandığı 11 Mart sonrası ise bizde.
Sitemim, seslenişim iktidar alternatifi bakımından en yakın gördüğüm, üyesi olduğum ana muhalefet partisine idi; doğal olarak, canım yanarak! İş işten geçmeden!
Geleceksen iktidara/ Karanlığa kalmadan gel
Yoksul halkım düşmüş dara /Kuru canın vermeden gel!
Karanlıktan maksadım, başımızda bulunan siyasi anlayışın iyice açığa çıkan din referanslı yönetim tarzıyla, ülkemizi sürüklemekte olduğu geri dönülmesi zor serüvenin kendisiydi aslında.
On sekiz yıldır, niyetten istenilene doğru adım adım evrilen geriye gidişin getireceği karanlığın hedefinde öncelikle kadınlar olduğunu bilerek! Cumhuriyetle ve devamında dişle, tırnakla, mücadele sonucu elde edilen hak ve kazanımlarımıza nasıl göz dikildiğini sezerek!
Sırf kadınlar değil, emeğiyle, alın teriyle ve onuruyla geçinip yaşayan tüm kesimlerin giderek ne tür hak kayıpları ve yaşam zorlukları ile karşı karşıya olduklarını görerek!
Yer altı, yer üstü zenginliklerimizin talan edilişine, ormanlarımızın, sularımızın vahşice tüketilişine, yüz yılın birikimi ülke kaynaklarının hoyratça yağmalanışına tanıklık ederek!
Demokrasi, çağdaşlaşma, laiklik ve kadın-erkek eşitliğinde açıkça nasıl bir gönülsüzlük sergilendiğinin ayırdında olarak!
Neredeyse her gün, her gün kadın cinayeti, çocuk istismarı, taciz- tecavüz haberleri duyarak!
Cumhuriyet karşıtlığına bilenmiş gericiliğin, dogmanın, dinciliğin karanlık dehlizlerinden gün yüzüne çıkan onlarca tarikatın, cemaatın akıl almaz maddi kazançlara ulaşıp, siyasette güç unsuru olmaya oynadığını soruşturup araştıran yürekli kalemlerden okuyarak!
***
Yedi aylık süreçte -resmi açıklamalara göre- yedi bini aşkın vatandaşımızı kaybetmişken, en kıymetli hekimlerimizle birlikte onlarca sağlık çalışanımızı, eczacılarımızı yitirirken;
Arşa çıkan işsizliğin, çaresizliğin yanı sıra, şimdi toplumda can korkusu tüm kaygıların önüne geçmiş iken; umar bekleyen, umut besleyen her kesim adına bir kez daha seslenmem çok görülmese gerek!
Çünkü: Salgının en ağır yükünü omuzlayan ve en büyük bedeli ödeyen sağlık emekçilerinin çığlıklarıyla, TÜKENİYORUZ!..
Çare bende gelin dersin
Bir kükreyip bir sinersin
Daha neyi beklersin
Üçer dörder –artık elişer-altmışar-
ölmeden gel!
Ne adalet ne eşitlik
Kalmadı ülkede dirlik
Açlık yokluk çaresizlik
Yazgı fıtrat olmadan gel!
Her şey bitti yavaş yavaş
Kapımızdan gitmez savaş
Elde kaldı bir yavan aş
O da elden gitmeden gel!
Taciz tecavüz cinayet
Varsa yoksa din ayet
Bu karanlık bu ihanet
Dört tarafı sarmadan gel!
Yandaşlara hanla hamam
Vatandaşa dinle iman
İşsizlik hepsinden yaman
Her gün cana kıymadan gel!
Adaletin yönü şaştı
Gericilik dağlar aştı
Kalmadı hiç sabır taştı
Daha fazla yormadan gel!
Bırak iç kavgayı çekişmeyi
Zalime paye vermeyi
Sana verilen emeği
Sele yele vermeden gel!
Münevver’im öz göyündü
Hep bekledi çok dövündü
Ömür bitti yol göründü
Gün karanlık olmadan gel!
20 Aralık 2019