Münevver Özgenç yazdı: İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatmaya biz varız, siz de var mısınız?

“…Diyeceğim şu ki; madem şimdilerde rota yeniden değişiyor, “kendimizi Avrupa’da görüyorsak”; öncelikle İstanbul Sözleşmesinden başlayalım: Hani 2009 Mayıs’ında İstanbul’da açıklanıp, herkesten önce imza attığımız ama bir türlü uygulayamadığımız. Bir kesim karşı çıkıyor diye bir ara imzayı geri çekmeye kalkıştığımız…”
MÜNEVVER ÖZGENÇ
Soruyu bilmem yazının başında mı sormalı, sonunda mı?
Bugün, 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü.
Genişçesi: 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü (BM- 1999)
Dünyada, kadına yönelik şiddete karşı geliştirilen bir başkaldırı ve karşı duruş günü. Başka bir deyişle, kadına karşı uygulanan her türlü ayrımcılığa, ondan doğan toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve bunların sonucu olarak ortaya çıkan şiddete karşı yürütülen mücadele ve toplumsal bilinç oluşumu.
Tarihçesi, bilindiği gibi altmış yıl önce, 25 Kasım 1960 da Dominik Cumhuriyetinde diktatör Rafael Ttrujillo yönetimine karşı mücadeleye öncülük eden, Mirabel kardeşler olarak bilinen üç kızkardeşin tecavüze uğrayarak hunharca öldürülmelerine dayanır.
Kamuoyuna kaza olarak bildirilen cinayetten bir yıl sonra otuz yıllık Trujillo yönetimi sona ermiş, sonrasında da Mirabel kardeşler tüm dünyada kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin sembolü haline gelmiştir.
25 Kasım, ülkemiz için daha fazla anlam içeren bir gün.
Çünkü, kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerinde oldukça kaygı verici durumdayız.36 üyeli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre, bu ülkeler arasında kadına yönelik şiddette birinciyiz!
Şimdi, yazının tam burasında biz de ‘erkeklere seslenene’ seslensek, ayıp mı olur, yoksa suç mu bilmem;
Kadına karşı şiddet uygulamak, kadın öldürmek insan hakları ihlalidir. Dahası, insanlık suçudur. Ceza Hukukumuza göre Ceza Yasalarımızda karşılığı olan, failin ya da faillerin ceza almasını gerektiren fiillerdir.Suç, ne zaman “ayıp” olarak değerlendirilir oldu?
Ayıp olan, komşunun bahçesinden elma çalmaktır!
Kadından çalınan kimileyin bir ömür, bir yaşam, çoğunda can.
Bu ülkede hak aramak, düşünce açıklamak bile yerine göre suç sayılırken, kadını dövmek, şiddet uygulamak, türlü işkencelerle öldürmek yalnızca ayıp öyle mi? Bu kadar basit mi?
“Nereden çıktı bu kadına şiddet, kadın cinayeti?” Diyorsunuz ya:
İşte bu yönetim anlayışı yüzünden.
Kadını erkekle hiçbir zaman bir ve eşit görmeyen bakış açısı kadına karşı ayrımcılığı, ayrımcılık, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğini, getirdiği için. Bunlar ortadan kaldırılamadığı için. Esas itibariyle, bu konuda sürdürülen gönülsüzlükten.
Devlet olarak imzalanılan Uluslararası sözleşmelerin gereklerini yerine getirme konusunda ayak sürümede direnildiği için. Onlardan doğan ilgili iç hukuk yasaları etkin olarak uygulanmadığından.
Tüm bunların sonucu olarak, bu ülkenin kadınları kadin katillerine karşı yeterince korunamıyorlar! Devlet koruması altında iken bile öldürülebiliyorlar!
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun son 2020 Ekim ayı raporunda, 21 kadın Cinayeti, 8 şüpheli kadın ölümü var.
2020 bitmeden, 269 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 152 kadın ölümü şüpheli.
Diyeceğim şu ki; madem şimdilerde rota yeniden değişiyor, “kendimizi Avrupa’da görüyorsak”;
Öncelikle İstanbul Sözleşmesinden başlayalım: Hani 2009 Mayıs’ında İstanbul’da açıklanıp, herkesten önce imza attığımız ama bir türlü uygulayamadığımız.
Bir kesim karşı çıkıyor diye bir ara imzayı geri çekmeye kalkıştığımız.
Kadın örgütlerinin kararlı duruşu sonucunda geri adım atılan İstanbul Sözleşmesini bir an önce uygulamaya başlatın:
Şiddeti, kadın cinayetlerini, cezasızlığı, şüpheli ölümleri durdurmak için:
Kadınları etkin, aktif korumaya yönelik, İstanbul Sözleşmesinden doğan 6284 Sayılı Yasayı etkin- eksiksiz uygulamaya,
Uygulanması konusunda sorumluluklarını yerine getirmeyen, savsaklayan görevlilerin ceza almalarını sağlamaya,
Kadın cinayetlerinde; “iyi hal ve haksız tahrik indirimleri”ni kaldırmaya,
Kadına yönelik şiddeti durdurmaya çalışırken ölüme sebebiyet veren Kadir Şeker’e 12 yıl 6 ay hapis cezası verilirken, kaçma şüphesi bulunmadığı gerekçesiyle, faillerin sırtı sıvazlanarak serbest bırakılmalarına son vermeye,
Yasaların etkin uygulanmasında ihmali olan uygulayıcılar hakkında işlem yapmaya,
Kısaca, hayatta kalmak için kadınların güvencesi olan İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’ni uygulatmaya,
Sonuç olarak, Sözleşmenin hedeflerinden olan: Şiddetin çıkmaya cesaret bulamayacağı bir toplum yaratmaya
Kadınlar olarak biz varız!
SİZ DE VAR MISINIZ?