SAMET KANMAZ YAZDI: ‘’KARARLILIK’’ İLE MÜCADELE!

“…Zaman ‘an be an’ akarken molekül zerreciklerinin bile aynı kalamadığı bir evrende senin fikirlerinin değeri, derinliği ya da karşılığı değişmeyecek midir? Değişime inanan sen, ben ve bu çağın tüm yaşayanlarının kendiyle çelişmesine sebep olmayacak mı?..”
İnsan herhangi bir şeyin oluş şeklini irdelemeden sonuca odaklanmaya başlayalı yıllar olmuştur. Yıllar bu duruma ‘’sonuç odaklı hareket’’ dememizi sağlamıştır. Sonuç, kapital düzenin bize “sağlamış” olduğu kibirdir. Kibir, tüm semavi dinlerin söz birliği sağladığı önemli günahlardan olup insanı bencilleştirir. En üstte olmak için muktedir olmak vicdanlı olmaya tercih edilmektedir. Tercihen, her zaman tüm oluş şekillerinin mubah sayılması kabul edilmiş ve adına “kararlılık” denmiştir.
Düşün…
Hangi medeniyetin hangi önderi topluluğunun gönüllerine samimiyetini işlemeden başarılı olabilmiş? Düşün…
Kurulan ya da analiz edilmeye vesile olan dönem, insan ya da olaylarda hangisi zamana rağmen sabit kalabilip yorumlanmaya ya da yeniden irdelenmeye gerek kalmaksızın bir başka döneme akabilmiş? Dinamik bir ticaretin, ekonominin, arzın ve talebin olduğu bir dünyada dinamik olmayan ve günden güne evirilmeyen bir topluluktan ya da düşünsellikten ya da sosyolojiden bahsedebilir misin? Her şey evrilirken insanın bunu kararlılıkla yapabilmesi ancak ‘çağın gereklerine ve mizacına’ uygun samimi-içselleştirilmiş hareketlerle mümkündür.
Ne yıllar öncesinin bir düşünürünün ne o yılların samimi bir muhafazakârının, ne de isyankâr bir solcunun efsane ve içi dopdolu sözünün günümüz dünyasında bir hükmü olmayabilir. Takılma oralara.
Zaman akıyor!
Düşün…
Zaman ‘an be an’ akarken molekül zerreciklerinin bile aynı kalamadığı bir evrende senin fikirlerinin değeri, derinliği ya da karşılığı değişmeyecek midir?
Değişime inanan sen, ben ve bu çağın tüm yaşayanlarının kendiyle çelişmesine sebep olmayacak mı? Güncelle kendini. İnandığın değerler, düşünceler ve sahip olduğun değerler için güncelle. Kazanılmış tüm vicdanı ve samimi kanaatler ile ilgili fikirleri üst üste koyarak güncelle ki ‘gerçek kararlılık’ gösteresin. Tarihte dönüp baktığın tüm kahramanların hikâyelerinde o samimi ve gerçek kararlılığı insan yanından baksan zaten göreceksin.
Söyler misin, kaç put yıkıldı, kaç izahat verildi kocaman savlarımıza eko yapan kafa odalarımızda. Söyler misin, itikadın gereği mi yoksa inandığın düşünce adamlarına göre mi saygısızlık yapmalısın. İki dirhem cümlelerine mi saygı duymalısın kendinin, yoksa fütursuzca yaslanmalı mısın ceplerinden çıkana. Ceplerinden çıkan her ne ise bahtıma ‘maaş’ olarak.
Yoksa havaların ısınmasını mı beklemelisin cesaretsizliğin karşısında bükmek için boynunu inancın. Daha kaç kez son olarak gelecek bizi kutar(amay)ıcı? Daha kaç kez kan akacak ileteceği sözlerine? Daha kaç analist konuşacak? Daha ne karşı tezler sıralanacak O’na karşı? Baksana umut aşılayan şairler de gittiler. Daha kaç sözsüz şarkı ve anlamsız şiir çıkacak “hit”? Sabır, milenyumla birlikte hantallık olarak fişlendi ya, daha nasıl bekleyecek kuru çamur ve daha neyi bekleyecek tüm insanoğlu sırf inandıklarını belki görür diye. Hangi ışığa baksan gözü yoruyor. Gün ışığı falan diyorlar ama ben inanmıyorum emperyalistlere.
Kararlı olabilmek için önce ‘samimi bir insan’ ol.
Çok uzağa gittiğini de sanma.
İnsan kendinden daha ne kadar uzağa gidebilir ki?